21 Aralık 2009 Pazartesi

Yurdum

Cok oldu yazmayali. Simdilerde turkiyedeyim, alistigim hicbir sey yoktu ilkgunler, endiseli oluyor insan biraz, huzursuz...Arkadaslari, sevdikleri gormek duzeltiyor sonradan. Buyuk sehir stresi, kosturmasina alismak, yararak insanlar arasindan girmek zor isler...Arkadaslarin hepsi evlenmis, cocuklanmis, tek ortak noktalari sorunlar olmus benim gozumde, bir de benim onlair seviyor olmam. 10 senelik arkadas olmusuz, seneler gecmis, ama ilk biraraya geliste ayni enerji yakalanabilmis. Tek tek insanlari tanitmak istemistim ama cok usendim simdi, belki tatil sonu daha uzun yazarim:)

16 Kasım 2009 Pazartesi

Yatamiyorummm...Yatamiyorummmm...

Ya bu grip beni sarsti, pek dinlenemedim sonrasinda, bir kosturma, telas, duygu inis cikislari gidiyor...Ve ben uyuyamiyorummm, ben ki camis gibi yatarim, noldu anlamadim ki...:( Basim davul gibi, gozlerim kaymis ama yatamiyorum...Haftasonu alisveris yaptim, 3 tane birseye ihtiyacim vardi, 22 parca aldim ve bu 3 sey bu 22 seyin icinde degil, 1 tanesi bile. Ben is bulmaliyim, nasil ve nerde bilemiyorum ama bulmaliyim. Konferansa gidiyorum, bir sevgili bir is bana, bir sevgili bir is ev arkadasima bulcam. Iki gunde mucizeler neden olmasin?:) Benim bu salakca umudum olmasa ben ben olmazmisim zaten...:) pofffff, yatmak istiyorum be donlenmek, yarinki sunum, bavul hazrlama , camasir, yola cikma, poster basma, taksi ayarlama, ote; ayarlama kendinden olsun istiyorum...anaaam, hadeee uyuyup dinleneyimm hadee.

10 Kasım 2009 Salı

Odalarda katiksizimmm...

Bugun kanepeye terfi ettim, yatak icimi baydi, bu bilgisayar olmasa deli olurmusum herhal. Televizyonda pek birsey yok ama en azindan renk ve goruntu var. Aylardir, nerdeyse bir yildir dinlenmedigim kadar cok dinlenip, kalmadigim kadar evde kaldim. Ilginc... Bir de is basvurup, ders calissam benden iyisi yok. Allah'in benimle oyunlarindan biri daha... Dun eski, yeni, potansiyel, potansiyeli sonmus sevgili adaylarinin yada aday adaylarinin hepsi aradi, o da ilgincti. Ne lan olcem mi diye dusundum bir ama sonra yok bak yasarsam eglenceli bir hayat olabilecegine dair umutlarim yeserdi. Ya hakkatten insanlar boyle grip olup mu oluyor? Hic olumcul birseymis gibi degil...O da ilginc...Hic olesim yok, en ilginci de bu:))) Ben bir bilim insani olarak arastirsam, yazsam fena olmaz ama modum da camislama modu, belki iyilesince:)) Hadi hasta olanlar iyilese, iyi olanlar iyi kala...

9 Kasım 2009 Pazartesi

Geberesice virus!!!

Anammm, benim kacta kacim su? Suyum cikti tabirini bire-bir yasiyorum. Yiyorum, yatiyorum, suyum cikiyor, dus aliyorum, yine yiyiyorum yine yatiyorum ve hala suyum cikiyor. Bohohoho, yatak sikici ama habire uyuyabiliyorum, mutfak uzak, otesini gozum yemiyor. Gerci tum haftasonu gezip farkli mekanlarda camisladim ama hadi bakalim ne zaman iyilesecegim. Spor yok, dans yok ama sosyallestim, dost demedim, hamile demedim sosyallestim:( Cahil cesareti degil bende ki, essek cesareti. Essekler cesur olur mu bilmem de, ben de esseklik baki kalacak. Neyse, bir abimi hasta ettim, zavallim benim:( Kis kis virus kis kis, yallah virus yallah!!!

21 Ekim 2009 Çarşamba


Dus sokagi sakinleri dinliyorum, sakinlemiyorum. Icimde bir huzursuzluk yine, ne yapacagini bilememe, aslinda bilme de bilemiyormus gibi davranip su huzursuzlugun hosuna gitmesi gercigi. Insanin kendini tanimasi ne garip, yada ben garibim:) Birseyi anladim kendimle ilgili, yapamayacagimi bilmek dusunmek, hayir olmazlar muthis cekici kiliyor...Yani yapabilmek icin muthis bir cekim duyuyorum, sacmalik:) Ondan hep kendimi telkin etmem gerekiyor, istersem yaparim, yapabilirim ama gereksiz diye...Kahve icesim var, kahve dostum gelmedi henuz bakalim bekliyorum...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sabir-sabirsizlik

Ne gelirse basima sabirsizligimdan geliyor, tabi karasizligimda bire bes katmak da. ya ne vardi sanki soyle sabirli, cool bir tip olaydim. Neyse kendimi sabirlik yapamadigima gore, oldugum gibi mutlu olayim bari. Tabi o da kolay olmuyor:) Neyse canim hersey siyah ve beyaz degil herhal, gri de be ya orda. Az sabirla mutlu olacagim:)))

5 Ekim 2009 Pazartesi

Savannah sahane bir yer. Her kose basinda bir park, eski sirin evler, muthis guney havasi, bol bol degisik cesitlerde restaronlar, kumsal, liman, nehir, gece klubu; yani ne ararsaniz var. "Cholatier" adinda bir cikolata dukkani ve orada satilan domuz ve tuzlu cikolatayi bir omur unutabilecegimi sanmiyorum. Cikolata yapan ascinin disleri oyle beyazdi ki, agzina cikolata surmedigini hemen anladim, hakliymisim tabiki de. Yolculuk ettigimiz arkadaslar superdi, 3 dakikada dus alip, hazirlanan kizlar takdire sayandi...Savannah gorulmesi gerekn yerlerden kesinlikle...

1 Ekim 2009 Perşembe

Ahhh bu belirsizlikler...


Adimi mualla koydum. Hayatimin hikayesi belirsizlik; ne istedigimi biliyorum kismen, ya da bildigimi saniyorum da olacaklar mi bilmem. Hayatimin her alaninda boyle, bakalim nolcak bu belirsizlikler...Sabirli olsam beklemeler daha cabuk gecer ya baska da carem yok ki...

28 Eylül 2009 Pazartesi

Iste burayaaa!!!







































Buraya gidesim var... Uzaga farkli bir yere, eve, yuvama gidip annemin koynunda uyuyasim, Avustralya'ya gidip nufusu arttirasim, Ispanya'ya gidip beceremedigim flemenko ogrenesim, Italya'ya gidip esmer taslarin pesine takilasim, Hollanda'ya gidip sarisin ve uzun kizlari begenmeyesim, Alaska'ya gidip balik tutasim, Sile'ye gidip dans edesim, ama en cok eve gidip anneme doyasiya sarilasim var. Ya benim gidesim var....

25 Eylül 2009 Cuma

Yaza yaza yaz geldi...


Ya bu kadar gevezeligime ragmen, nasil oluyor da hergun yazmiyorum ben? Yazacak sey bulmaiyorum, buluyorum usenip yazmiyorum. Aman herseyden bahsettim, haberler dedim, siir dedim, insalik dedim, kaidn dedim, erkek dedim, bisiklet dedim, is dedim. Ahan da bitti. Birde konuscak hicbir seyi kalmamis insanlar gibi havalardan bahsedeyim tam olsun. Cok sicak anacigim buralar, cehenneme inanmiyorum diye mi bana bu iskence? Sabahin koru sicak, aksamin ayazi sicak. Nedir bu kardesim? Sipir sipir ter dokuyorum. Ben bu ellere ilk geldigimde terlemeyen turdendim, simdi koltuk altimda iki yuvarlakla geziyorum, olmuyor boyle. Ben gidecegim sanirsam buralardan, ama ya gitmezsem? Burda is bulur muyum ki? Bulsam istermiyim? Yok yok, gitcem soyle serince bir yere, kislari soguk ve yagisli, yazlari sicak ve kurak:) Her mevsim bahar havasinda olsun isterim ama o zamanda bahar gelince ask, mutluluk, sevinc olmaz. Hadi gorcez bakalim. Ne olsa sikayet etcem ne de olsa...:)

17 Eylül 2009 Perşembe

Aman aman aman!

Ayy ayni tas ayni hamam hergun. Bir enerji, bir cok claismak, cok gezmek, sonra haftanin sonuna dogru coken ben ve kicini kaldiramama halleri, ne olcek bu is boyle? Dun is gorusmesine gittim, cok heyecanliydi olacagini dusunmek, tunelin sonunda azcik da olsa isik gordum, ogrenci olarak yaslanmayip, metelige kursun atmayacagim demek ki. Yani birgun sabah 9 aksam 5 gidip, eve geldigimde unutacagim bir isim, meteliksiz gunleri az da olsa unutturacak param olacak, hatta su Florida'nin yapiskan hallerindne kurtulup, kuzeyde yasayip, ciddi is insanlarinin arasina karisacagim. Ya belki cok bunaltici olcak, ogrencilerden, partilerden uzak kalmak ama eee artik vaktidir. 30'a merdiven dayamayi gecip, basamaklari hizla cikmaktayiz. Offf nerden baslasam, ahhh bir baslasam calismaya sonu gelecek ya. Bir kahve icsem iki muhabbet etsem boyle mi olurdu halleirm hic:)?

15 Eylül 2009 Salı

Dusuncelerimin sesini bile duymak istemiyorum


Ahh su ikizler burcu olmak, ne basa bela birseydir. Muthis enerjik, mutlu kalktim, yapcak tonlarca sey vardi, cogunu yaptim ama bitti tukendi enerjim. Melankolik oldum, mutlu oldum, yorgun oldum, kendimden yoruldum, dusunmekten yoruldum, ayyyy, booo, pehhh, argggg and vesaire. Icim cikti, hala yapacak deneylerim, gidilecek yerlerim, oynanacak tenisim, gorusulecek isim, tartisilacak hocam, yazilacak makale parcalarim var. Ayyy dusunmek istemiyorum, dusuncelerimi algilamak istemiyorum, ipodu actim sadece muzik olsun uzaklasayim azcik...

12 Eylül 2009 Cumartesi

"Vurulduk Ey Halkim" Ugur Mumcu


Aradan 29 yil gecmis...Iskence gorenlerin acisi dinmemis, sorumlularin suclu oldugu kabul edilmemis aksine saygin insanlardan sayilmis, hala o binlerce masum insannin olanlari hakettigi dusunulmus...Cok aci olanlar...Sorumlulari kiniyor, sozle imkansiz olsa da olenlerin, tutuklananlarin, iskence gorenlerin acisini paylasiyoruz. Hicbir sey cezasiz kalmasin...

* 650.000 kişi göz altına alındı.
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
* 7 bin kişi için idam cezası istendi.
* 517 kişiye idam cezası verildi.
* Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı
* İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
* 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
* 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
* 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
* 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
* 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
* 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
* 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
* 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi.
* 300 gazeteci saldırıya uğradı.
* 3 gazeteci silahla öldürüldü.
* Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
* 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 14 kişi açlık grevinde öldü.
* 16 kişi -kaçarken- vuruldu.
* 95 kişi -çatışmada- öldü.
* 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
* 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.

Acinin bilancosu...

4 Eylül 2009 Cuma

Yediklerimden mi mod degisikliklerim acaba?

Cok garip cok, mutlu mesut ben gitt dunki; yerine yorgun, calismak istemeyen, mirzildayan obur ben geldi. Hayir ikizler burcuyum ondan belki modlulugum ama bir bilimsel yazi okuyordum. Bilim adamlari uzun zincirli seker ve proteinlerden olusan bir madde bulmus ve farelerin uzerinde denemisler ve faerlerin korku hafizalari silinmis. Ne super birsey, tecavuze ugrasmis korku dolu cocuklarin hayatlarini daha guzel yasamasi icin bir sans gibi...

Yani ben de dusundum bu kimsayallar bizi boylesine etkilerken; enerjik olmamiz, mutlu olmamizda da etkileri kacinilmaz gibi geldi. Dun abur cubur yedim ondan boyle belki de:)

O kadar ise basvurdum, tek tuk Avustralya, bir ton Avrupa ve Amerika ve tek bi dene Guney Afrika... Hangisinden haber geldi? Guney Afrika, ben giderim de annemin yurecegi dayanir mi bilemedim:)

3 Eylül 2009 Perşembe

Guzellll birgun!!!


Oyle guzel ki hava bugun, bu diyarlar gorulmeyecek kadar bu mevsimlerde. Yapacak tonla is var, bir de bir guc, umut hissi. Super yani! Gune yorgun baslamamak kadar guzeli yok, is basvurmalar, konferansa para aramalar, deneyler, dostlar, disarida bir bahar havasi, ask yok, ask isteyen de yok, umut var, bir guzel bir gun bugun iste... Umarim herkes icin guzel bir gun olur...

1 Eylül 2009 Salı

Super siir

Gidene kal demeyeceksin. ..
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme, yoksa değersiz olan hep
sen olursun...

Düşün...
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama
sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. ..

Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum,
Oynadım.
Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım. "



NIETSZCHE


Insan...


Ahh biz insanlar...Sanirim hayatta en buyuk hatalarimizdan bencilligimiz, ben merkezciligimiz, tek tarafli dusunmemiz... Empati zor zanaat, kendi isteklerini geri plana atmak da oyle; ama yaptiklarinin, soylediklerinin kimi nasil etkiledigi veya kendi isteklerini gerceklestirirken nasil yaptigin, yaparken birine haksizlik edip etmedigimiz cok onemli. Nerden geldim bu konulara, turk, kurt, zenci, beyaz derken ilgi isteyen citirlarin ilgi odagi olmak icin yaptiklari ve erkek bencilliginden. Empati kurabilsek, ona gore davranabilsek dunya daha bir yasanilir mi olurmus neymis?:) Ayy ben isterim bu dunyayai kurtarabileyim, Turkiye'yi de kurtarabileyim ama ben kendimi su okul hayatimdan kurtaramadim ki nedeyim, pek umutlu bir vaka gibi gorunmuyorum. Umarim birgun birgun bu cocuk, yeterince gucu olunca dunyayi degilse de etrafindakileri, gucu yettigince degistirebilir...

30 Ağustos 2009 Pazar

Ozum tukendi...



Bu parti yapmak zor zanaat anacigim. Hele ki, hem parti hem doktora yapmak daha da zor, hatta zor otesi. Kanepede cokus yasadigim 3. gun 1 hafta icinde, hayir haftada 7 gun cekiyor, nasil yane? Ben irademi kullanip hayir diyorum, 10 kez hayir diyorum, 5 kisiye yok diyorum ama karsinizda hayir diyemeyen bir insan var, sonra yine yeni yeniden ver elini disari cikmalar, gece gezmeleri. 5 saat uykuyla surunmekteyim bugun, yarin haftanin ilk gunu, yapacak tonlarca is ve bugun katinilacak bir yemek partisi ve yapilicak icli kofteler ve sarmalar. Hayir kulaga super geliyor aslinda menu ama tukenmisim ben, bugunun yarini da var, yarin yapilacak is listesini ise ne siz sorun ne ben soyleyim. Vay ki vay...:)

Facebookumu iptal ettim bu arada, ayyy bu kadar sacma bir ise bu kadar fazla zaman harcamam ne ilk ne son, ama bir arada olsa bir dur demek lazim. Dedim gitti 1 haftaligina, ama kendimi bariz tutuyorum, ah bu merak yok mu?:)

Ayse Arman'in Hincal Uluc'la ropotaji var bugun hurriyette. Ikisi de cinsellik hakkinda rahat konusabilen, Turkiye icin biraz acik tipler, hos bir sohbet olmus. Ikisi de ayri savlari savunmak da: Asksiz seks olmaz ya da sekssiz ask olmaz diyerekten. Bence ikisi de olabilir, ikisi de pek cok insan tarafinda yasanmak da. Ama en guzeli ne derseniz, ikisinin bir arada oldugudur kanimca. Ama su hayatta bir tek olmaz vardir, o da olmaz olmazdir:) Lopur lopur goturecegim sarmalarin ozumu kendine getirmesini umut ediyorum, bu hafta da yikilmadim bu sosyal ve is temposunda, durulayim istiyorum, 2 saat evde oturunca da saskin ordek yavrusuna donuyorum. Ah derdime bir care!!!....

28 Ağustos 2009 Cuma

Suclusu biziz....


Gunlerdir yazacagim bir firsat olmadi, dans, parti, dostlar, spor, deney derken yine dostlar. 24 saat ne kadar bir gune oysa ki:) Dun tabi yikildim ve oglen saatlerinde kurdugum yatak hayaliyle bulustum sonunda. Hep diyorum, yine diyorum duzenli hayata gececegim, evde yemek yiyip, erken yatip erken kalkacagim, spor yapacagim ama demekle kaliyorum tabi...

Dun "The Women" filmini izledik, hicbir erkek karakter oynamiyor filmde, ama karakter olarak ordalar sadece gormuyoruz. Meg Ryan kocasi tarafindan Eva Mendez'le aldatiliyor. Simdi Eva Mendez'de tas hani ya, Meg Ryan'da sevimli...Hep ailesini mutlu etmeye calisan biraile kadinina karsilik, basit, genc ve suh kadin tercih ediliyor baslarda; sonunu anlatmayim:) Neyse; gunlerdir dusunuyordum zaten bu habire yardirdigim erkekleri bu hale getiren biz kadinlariz olanlari suclusu diye... Hpe manken gibi olmak zorunda hisseden biz kadinlar, eile ve es icin hayatini hice sayan, aldatilip susan, dayak yiyip "Erkek dover de sever de diyen", ya da kuyruk salladigindan yada mini etek giydiginden tacize ugrayip hak ettigini dusunen biz kadinlar, aslinda siz kadinlar... Yani kendimive bazi tanidigim insanlari bu gruptan soyutlayacagim ama bu kitlenin hic de azimsanamayacak kadar cok oldugunu soylemeden edemeyecgim. Biyolojik bir sorumlulugumuz oldugumuz dogrudur, hormonlarla desteklendigi dogrudur, zevkle aile icin fedakarlik ettigimiz de ama bunlarin sonucunda pek cogumuzun kendini hice saydigi da yalan degil. Hep kaliplarda davranmak zorunda olan kadinlarimiz, buna karsi cikacak cesareti olmayana kadinlarimiz. Eeee bekar, cocuksuz, eli ekmek tutan biri diye konusmam kolay gelebilir ama ben biliyorumki her kadinin icinde o muthis canavar var, herseyin ustesinden gelebilecek gucumuz var, hayat zor ama biraz cesaret hayati daha kolaylastirabilecek belki de. umarim bir gun kadinlara yardimci olacak gucum olacak ve mutusz kadin ve cocuklara yardim edebilecegim. ama ilk once her kadin kendine olan sorumlulug yapip, bir insana ihtiyaci olmadiginin bilincine varmalidir. Daha guclu kadinlara, herkesin icindeki amazon kadinin kesfettigi guzle gunlere...:)

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Of aman ay:)

Ehhh geldim yine. Haftada bir ugruyorum, ya simdi bircok paylasim grubuna uye olunca nerde ne paylasacagini sasiriyor insan, bir de kimseyle paylastigim da yok bu blogu, dok icini rahatla gibi oluyor bu aralar. Icime hep dokuyorum ben zaten oyle bir sorun var, icimde birsey tuttugum cok zor gorulur:) Yahu ben geldim laba, yapacak oyle cok analizim var ki, of ki of. Basladim mi? Baslamadim, hatta gazetelerin magazin eklerini okudum, discovery magazin, nature okudum ama yine de baslamaidm. Hani kendi konumla ilgili makale okusam super olacak ama olamadi henuz:) Analiz zor is anacigim, deney yapmasi zevkli, teknisyen gibi davranmasi guzel; gel gorki bir asama geliyor bu yapilanlarinin hepsinin yorumlanip bir hikayeye donusturulmesi gerekiyor. Yas ilerledikce de ne yaraticiliktan eser kaliyor, ne de haya gucunden, oyle giriliyor bir kisir dongune debelen dur.
Haberlerden bahsedesim var, bilimsellikten bahsedesim var, dun izledigim guzel filmden bahsedesim var... Seciyorum film, hic yoktan eglenceli:) Vicky, Christina, Barcelona filmin adi, izlenesi bir film, super degil ama oldukca eglenceli ve guzel. Iki farkli karakterde kadinin Barcelona'da yasadiklari konu aliniyor oldukca guzel bir sekilde. Mantikli ve kalbinin sesini dinleyen iki kadin diye ayrilabilir ama bundan cok daha detayli aslinda ayrimlar. Mantikli, olmasi gereken ve normalar icinde mutlulugu bulacagini dusunen bir kadinin sinirlari disina cikisi ve secimi var bir yanda. Obur yanda ise, cilgin, gozu kara, ne istedigini bilmeyen ama ne istemedigini ogrenmis bir kadin. Eee tabi kendimden cok seyler buldum, ikisi de olmamaya calistigim kadin figurleri sanirim gozumde gariptir ki; tabi olmamaya calismalarim farkli zamanlara gelmekde. En guzeli olurunca yasayip, kendini ve hayati oldugu gibi kabul etmek... huzur ve mutluluk hic de uzak degil boyle dusununce:)))

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Ortaya karisik


Sevgili blog:),

Geri geldim kendi dogal ortamima, dostlarimi gordum, arkadaslari, eglendim guldum, sevgili gordum, sevgilisiz kaldim, tatil yaptim, deney basladim. Yazamadigim surenin ozeti boyle oldu, tabi detaylar; uzuntuler, sevincler, celiskiler, mutluluklar, yorgunluk da cabasi oldu. Sevgilinin pek de sevgili bir sevgili olmadigi, deger gorulmedigi, saygi duyulmadigi dusunuldu. Bir bitis surecine girildi, daha dogrusu bitti ve sindirme sureci yasanmakta simdilerde... Hep bir umutla baslaniyor, ama umut dolu surmuyor iliskiler, ayrilmanin da dogrusu, dogru zamani, kirmadan yapilani yok anladimki. Cok sozler soyleniyor, her ne kadar ugrasmayacagim soylemeyecegim dense de. Ben hakliyimi gosterme cabasi biraz arkasindaki, biraz da duzeltme umudu. Neyseee, bu da boyle son bulan hikayelerden oldu, az can yakarak, cok kotu zamanlamasi olmadan. Insan ne celiskili bir yaratik... Ne istedigini bilmek onemli su hayatta, yada ne istemedigini bilmek bile. Tutarli oldugumu dusunen arkadaslar varmis cevremde. Vay be ben kendi tutarsizligimdan bir tutarlilik yaratmisim meger:) Bir de daha beter tutarsizliklar, can yakislar gordukce diyorum ki; benim tutarsizliklarim hic de oyle kotu degilmis, ucu da hep bana dokunurmus. Bu kapanan dosyadan bir cikarim da sayginin, ince dusuncenin sevgiyle bir butun olmasi ve insanin hyavani bencilliginden siyrilmasi gerekliligidir. Bu yazi da burda biter...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Cok sey

Yine icimde ayni his, anlatacak, konusacak cok sey olma ama sacmalayacagini, sonunun gelmeyecegini bilme hissi. Gunler daha iyi geciyor artik, cunku cok daha yogunum, eve yorgun gidince de oyle bos oturmak hic canimi sikmiyor. Protein labinda yaptigim deneyler bazen bosa geliyor, aslinda bosa oldugunu biliyorum cunku bu proteinin tam uzun halinin kristal yapisi vermeyecegini biliyorum ama yine de deniyorum burdaki aletleri ogreniyim diye. Bosa cirpinmaya alisiyor insan yillar sonra. Molekuler biyoliji labindaysa hem farkli seyler yapiyorum, hem de sonuclar guzel simdilik. Molekuler biyoloji oldukca zor, sabir ve titizlik istiyor biyokimyaya kiyasla.

Dun labda calistigim insanlarla yemek yiyorduk. Bir Turk, bir Nijeryali, bir Amerikan, bir Yunan ve bir Cinli yanyana gelmis..:) Dinden bahsetmisler, daha dogrsu ben onlara katildigimda bahsediliyordu dinden. Yunan arkadas cok koyu Hristiyan cikti ve Cinli Mong arkadasin anlattigi inanislarin ne kadar da sacma oldugunu soyledi. Ya tamam simdi, benim bile aliskan olmadigim bir inanis, ilginc ama inanc boyle birsey nedeni, nasili olmuyor, herkesin kendi yorumlamasi. Yunanli kendi inanislarinin somut nedenleri, ipuclari oldugunu iddaa edene kadar susmayi basardim ama sonrasinda dayanamadim ne somut kaniti, dinin, inanisin somut kaniti yoktur, somutluklarla anlamdirmaya calisir insan inanislarini...Neyse, cinlinin dedigine gore Monglar eger kotuluk ederlerse daha dusuk bir canli olarak dunyaya tekrar geleceklerine inanirlarmis, cezalari bitince tekrar realkarnasyonla insan olabilirlermis. Ilginc degil mi? Onlara da cennet ve cehennem ilginc geliyor olmali. Wikipedia'dan okudugum kadariyla, birden cok ruhlarinin olduklarina inaniyorlarmis, clan denilen gruplari varmis ve clan'ler arasi evlilik oluyormus, clan ici olmuyormus.

Su bir ayligina ev paylastigim Iranli'nin bircok konu hakkinda bilgisi var, anlasilan cok okuyan biri tarih konularinda. Her firsatta Ingilizlere, Amerikalilara, ve bugun de son olarak Avustralyalilara sert elstirilerde bulunuyor. Yani hakli oldugu yerler kesinlikle var ama biz guclu oldugumuzda biz de yaptik kotu seyler, hala da yapiyoruz. Bu hicbir yapilani hakli kilmiyor ama biraz daha ozelestri iyi olur diye dusundugumu anlattim. Cok hassa olmusum bu konularda, niye boyle herkesin acisindan bakip, esit olmaya claisiyorum, sonra derdimi anlatip, kendimi yoruyorum. Sevgiliyle yaptigim Kurt korumalarindan, haksizlari gor demelerden bunaldim anlasilan, biraz huzur istiyorum. Bir de bir seyi anlatirken bu kadar etkilenmeyip, sakin ve huzurlu cikislar yapabilmek istiyorum. Olur insallah:)

14 Temmuz 2009 Salı

Iste boyle

Az konusunca cok yaziyormusum ben meger:) Hocadan mail aldim, son derece notraldi yazdiklari, ne sevinmisti ne de canimi sikti. Ben de halen bilemedim sevinsem mi? Sanirim sevinsem, ilac olma ihtimali olabilecek kucucuk birsey buldum, onlarca yil surebilecek bir calisma olsa da bosa kurek cekmiyor sanirsam. Oldukca verimli, deli gibi calisiyorum iki labda, yapacak baska hicbir seyim de yok dogrusu, eve gitmeye kesinlikle can atmiyorum, calisiyim evde oturup bunalcagima; bi de kisa zaman icin burda en yuksek verimi alabilmenin tutusmusluguyla yorgunluktan perisan hissetsem bile bir gaz calisiyorum. Oyle cok sey yazacagimi dusunmustum ki, kaldim yine boyle. Neyse icimden gelince yazarim yine, alla alla sessiz bir insan olacak olamam ben, yani bu imkansiz. Bakalim dogal ortamim Florida'ya gidince dogal cok konusan hallerime donecek miyim:)

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Iyi mu kotu mu?

Ya deney sonuclari oldukca umut verici, denedigim 5 maddeden 1'i calisiyor gibi gorunuyor. Yani 4'u calismiyor, 20% basari ama en azindan biri calisiyor oldukca sevindirici bir haber. Hocama mail attim, beklemekteyim, eminim keyimi kaciracak. Bakalim hakli cikacak miyim? Iyi guzel ama .... diye bir mail gelecek, ustune bu kadar da sevinme tarzinda sozler. Yada beni sasirtip good job diyebilir:) Insallah oyle yapar, konferansa gitmek icin izin koparmaya calisacagim, ya ona da gonderse ondan iyisi yok allama:) Offf ne zordur istir su mail beklemek...

Pazartesi giydim fesi!

Iyiki ise gelmek var. Pazartesi sendromu da neymis? Hic ise gelirken bu kadar mutlu oldugumu bilmem uzun zamandir. Sosyal olmayan bir hayatin, bunaltici bir evin faydalari da bunlar olsa gerek. Aslinda cumartesi gunu Philadelphia'ya gittik gezmek icin. Ilgin bir sehir. Chicago, New York yada DC gibi diger buyuk sehirlerle alakasi yok. Cok tehlikeli bir yer diye gozumu korkutmustu insanlar Florida'dan. Zenci nufusu oldukca yuksek, sokaklarda yururken farki farketmemek zor. Biraz varosumsu bir havasi var. Museum of Art (Sanat Muzesi), Independence Hall (Bagimsizlik Salonu), City Hall (Sehir Salonu), Liberty Bell Center (Can Merkezi) , Pennlanding (limani) gorulmeye deger yerleri arasinda. Rocky filminde cikilan merdiven ve bir Rocky heykeli mevcut. Ama ne yalan soyleyim ben sevmedim o sehri, yasamak da istemezdim. Insanlarin giyimleri, tarzlari cok farkli ve garip geldi bana. Ama gordugume sevindim. Bir de vergi odenmiyor kiyafet ve ayakkabi alisverisine orada, alisveris severle ricin onemli bir unsur.

Dun ise buram buram bunaldim yine:) Oysaki cumartesi yorgunlugunun ustune iyi gelmeliydi, ama su asosyal gecen 2 hafta oldukca canimi ciktigi icin evde gecen hicbir gunden mutlu olamaz oldum. Bu yuzden de ise geldigime pek sevindim, burdaki postdoclar eglenceli, tek yapmam gereken organizasyonla is disinda biseyler yapmaya itmeliyim burdakileri:) Herkes bir sakin, sesiz geliyor burda bana. Beli hep cilgin insanlarla takilip, parti parti kosturdugumuz icindir:)

Bugun deney sonuclarimi gorecegim, buldugum inhibitorlar kanserli hucreleri oldurebilmis mi? Cok heyecanli yada umutlu oldugumu soyleyemeyecegim ama ogrenince ne olursa olsun sevinecegim. Cikmazsa baska strateji gelistirecegiz, ilk fikir hucrelere elektrik vererek inhibitorlari hicre icine sokmaya yardimci olmak. Iskenceci gibi hissedecegim kendimi:) Cikarsa da hopalyip, ziplayacagim ve degisik derisimler kullanarak biraz daha data ve fikir elde etmeye calisagiz.

Bugun bir de canim arkadasimin dogum gunu, 5 yil her zaman yanimda olan, gurbeti gurbetlikten cikaran dostumun, iyiki var o:) Geri sayima devam kaldi 12 gun, pek de birsey kalmadi, biraz daha mutluyum, su deneyler icinde heyecanlamaya basladim. Hadi guzel haberlerle gelcem insallah...


12 Temmuz 2009 Pazar

Turk andi

“Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyimi, Aleviyim... Desem de, ben çalışkanım ilkin, büyüyünce işsiz kalsam da. Büyüklerimi görmek, küçüklerimi dövmektir işim. İlk işim yurdumu ve milletimi ‘Üzüm'den çok sevmektir kesinlikle. Ülküm, takla atmak, yere düşmek ve ne olursa olsun taş ile yakalanmamaktır. Ey büyük Kürd, Laz, Çerkez, Ermeni, Alevi... Kaçtığın yoldan, gösterdiğin hedefe oturmadan yürüyeceğime ayran içerim. Varlığım Kürd, Laz, Çerkez, Ermeni, Alevi. Varlığına ceza olsun. "Ne mutlu Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Aleviyim... Diyene, sonrada dayak yiyene.”

Mazlum Der'den aglanacak halimize tebessum yaratan derleme...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Ilim, bilim, doktora, perisanlik...:)

Nereye gidersem gideyim bakiyorum bu bilim adamlari bir deli, bir enteresan, komik, eglenceli.. Sise diyorsun, sana ilk siseyi kim bulmus, nasil gelistirmis anlatiyor bazisi. Bazisi sebeklige vurmus, bazisi da ilginclige. Ama seviyorum ben bu bilim insanlarini...

Bugun ikinci kez hucre kulturlu deneyler yapmaya basladim, daha once bir deneyimim olmustu ama bu defaki daha ciddi. Enfeksiyonlu hucrelerle calistigimiz icin tulumlar, maskeler, gozluklar, galoslar giyindik once; cok eglendim ben, heyecanlandim degisik bir sey yapiyorum diye. Cok deney yapmadim aslinda postdoc guvenemedi bana pek, ama o da hakli tabi. 5 saat boyunca o odada deney yaptik, araliksiz olunca yorucu oldu ama umarim degecek. Umut etmeye korkarak bekliyorum sonuclari.

Kariyarik yaptim dun, cok basariliydi hatta ilk basarili karniyarigim diyebilirim:) Nasil bunaliyorsam evde boyle uzun uzun yapmadigim kalmiyor.

Gazete haberlerini okuyorum, yine olen insanlar, yine sorunlar, uzucu. Cinde yasananlar uzucu, Pakistan'dakiler uzucu, Arabistan'da olanlar uzucu, Turkiye'dekiler de tabi. Keske insanlarin haksiz olumlerini, yasadiklari haksizliklari durdurabilsek, yani keske hepimzi durdurmaya calissak. Gerci bunlari yapanlarda biz insanlariz ya, yapmayanlar yapanlari durdurabilsek. Cok mu salakca hepimiz kardes olalim, olmayalim oldurmeyelim mutlu mesut yasayip gidelim demek? Hayir guzellik yarismalarindaki dilekler gibi oluyor bu "dunya barisi" ama bu kadar mi imkansiz, toplu kanin akmadigi bir gun gecsin dunya yuzunde. Cok utopik bir hayal sanirim.

Radikalde bir yazi okudum, aslind adun Hurriyet yazisiyla baslamis. Kim evlenecek bu turbanli kizlarla diye. Bana sanki su gunlerde herkes turbanlilarla evlenmek istiyrmus gibi geliyor. Hatta Turkiye'ye gittigimde izledigim su evlilik programlariyla ve bu programlarda erkeklerin turbanli kadin, bayanlarin evi olan erkek istekleri ayri bir sasirtmisti beni. Neyse birazda objecktif bakamiyorum belki de olaya.

Baska baska, hala kucuk ve bunaltici buluyorum bu sehri. Ya ben insan seviyorum yaa, boyle sosyal olmadan cok yasayamam ben, ciglik atarim valla:) Neyse geriye kaldi 16 bu gunden sonra, gec gunler bit gunler. Gecerken cok sey ogret gunler, hissettirmeden gec gunler, bunaltmadan gec. Insan en cok hata ve acilardan ogrenirmis ya oyle ogrenmiyim ama... hehehe... yani siparisle oluyorsa...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Yorgunluk-kafa dinlemek

Cok insanla konusamiyorum bu aralar, ondan gayet kendimden bahsediyorum. Fiziksel olarak yorgun, zihinsel olarak kirk tilki dolasiyor olsa bile kafami dinliyorum. Burada insanlardan daha izole, partisiz gunler geciriyorum; hic sikayetim yok aslinda. Yorucu oluyor insanlarla ugrasmak, arada gerekiyor boyle kabuguna cekilip, ara vermeler...Ama bir taraftan arkadaslarimi ozlemiyorum desem yalan. Sanki cok uzun zamandir burdaymisim gibi, halbuki henuz 1 hafta bile olmadi. Niye bana bu kadar uzun geliyor garip? Donunce aklimda yapacak bircok planim var ama eminim donusun 2. gununun sonunda hepsini unuturum.

Fiziksel yorgunlugum ise ters yola sapip 1 saatlik yolu tam tamina 1 saat 50 dk'da gelmis olmamdan. Aksam cikip hic yuruyesim yok, ama insanlara bagimli olasim sorasimda, heralde giderim taban kuvvet.

Dun bir yere alisverise gittik, sebze meyveler superdi. Kucuk patlican, halley ve, alpella buskuvi buldum, cok sevindim. Halley sevdicege gidecek o pek seviyor diye. Florida'daki bazi pahalli meyveler cok ucuzdu, ama bazi seylerde oldukca pahalli. Degisik bir tecrube burda olmak. Haftasonu Philadephia'ya gidecegiz bir grupla, degisiklik guzel olacak cunku bir sehir anca bu kadar sikici olabilirdi. Ama labdaki insanlar eglenceli, cilgin ve ahenkliler. Herkes bir baska yerden... Alismaya basliyorum galiba.

Yarindan sonra buldugum inhibitorleri deneyecegim losemi enfeksiyonlu hucrelerde, bir taraftan yavasta olsa baska deneyler yapiyorum. Ya acaba guzel sonuclar alir miyim? Doktoranin 5. yilinda boyle oluyor sanirim, umutla degil de sadece istekle, acaba olur mu diye baslaniyor deneye. Cikmayan binlerce deneyin ustune umut etmek cok kolay degil. Ama kesinlikle umutsuz da olmuyor insan, yoksa bilimci olamazmisiz. Ya cikarsa diye girisiyoruz olaya iste. Az konusmali, az partili, cok dusunmeli, fazla huzurlu, fazla bilgisayarla hasir nesir, cok yurumeli, pek sosyal olmayan gunlere devam. Gun sayiyorum kalmaktan sikayetci olmasam da, sanki bu benim hayatim degilmis gibi.

2 Temmuz 2009 Perşembe

Gelismeler!

Cok uzun sure olmamasina ragmen kendi blogumu bulamadim:) Garip di mi? Yazisirken pek dikkat etmiyorum aslinda imla kurallarina am biraz daha ozen gostermeye calisiyorum blogda. 2 gundur Maryland'deyim. Gozumuzde oldukca buyuyen Ulusal Saglik Enstitusu'nde basladim 1 aylik calismama. Cok kalabalik labi bizim lablardan farki, oldukca eski bir yer. Aletleri oyle robotlu falan olmasa da oldukca iyi, gerci kristalografi makinesi robotluymus ama egitimini almadigim icin kullanamayacagim. Cinli, hintli cok, calisan Amerikalilar lab teknisyeni (burda manager, mudur diyorlar adina ama yaptigi labin duzenini saglamak), Rus, Cek, Polonyali... her ulkeden insan var gibi.
Ilk gece kaldigim yer 90 yasinda bir yasli teyze yaniydi, evi sineklerle dolu, mutfak kum tas, pas tutmus, banyoda karincalar cirit atiyordu. Iskence gibiydi resmen, neyse dunden itibaren bir postdoc'un evinde kaliyorum, ailesi gitmis, kendisi de yarin yola cikacak. Ama evi baska biriyle paylasmak zorunda kalacagim. Ilk kez ev arkadasim olcak, hem de erkek. Ilginc, ama ilk gece kaldigim yerden sonra bu evle bulmusa dondum, duzen, temiz carsaflar, temiz banyo-tuvalet, hatta alisveris yaptik, ev gibi iste, muthis mutlu oldum:) Ha tabi hergun 45 dk yuruyus mesafesinde olmasi dezavantaji ama napalim, olacak o kadar. Yani yururum ama icimden bir his bol bol kaybolacagim diyor, neyse belki selulitlerim gider, zayiflarim...:)
Sevgiliyle telde hatta yanyanayken bile anlasamazken, bu aralar iyiyiz, tabi daha 2 gun oldu, gerci sanki haftalardir boylemisim gibi bir his icimde. 23 gun kaldi sanirim, gun saymak kotu tabi, neyse cabuk geciyor zaman.
Arkadaslarimi ozledim sanki ucun sure gormemisim gibi, bazi seyle rgunluk rutine binmis biz de. Neyse guzel olacak, biraz partilere ara vermek, arabanin rahatligindan uzaklasip yurumek, baska yerde yasamak, sevgiliyi ozlemek, ozlenmek... Umarim mutlu gecer, cok ogrenerek ayrilirim.

Benim kisisel hallerim yanisira...Bugun 2 Temmuz, tam 16 yil once bugun yakilan Madimak Oteli biraz icimi acitmak da, suclularin ceza gormemeleri, devletin duyarsizligi, insanlarin kendinden farkli olana tahammulsuzlugu, hatta oyle bir tahammulsuzluk ki bu canli canli yakarak can almayi ici acmadan yapan bir kitleyi dusunmek yakiyor en cok canimi. Bir tek radikalde gordum haberlerini, hurriyet, milliyet bahsetmemisti bile. Yazik cok yazik.

Daha cok cok yazasim var ama simdilik bu kadar, bakalim bir daha ne zamana yazarim, gerci sikinti oluyor uzun beklemeler belki hemen yazarim. Kucucuk fare gordum olu, labin disinda, cizgi filmlerdeki kadar sevimliydi...Hadi ben gittim...

16 Haziran 2009 Salı

Tas atan cocuklar ve ilginc bir arastirma!!!

Diyarbakir valisini kutluyorum burdan, senelere mahkum olmak icin yargilanan kucuk cocuklar ve Huseyin Uzmez gibi cezasini cekmeyen, hatta ona hakaret edenlerin mahkemede surundugu bir adaletsizlikte cocuklari para cezasina tabi tutuyor sayin vali. O cocuklar cocuklar... O cocuklar masum ve sucsuzlar, adaletin isledigi, suclunun yargilanabildigi, yarginin bagimsiz oldugu bir Turkiye temennisiz bitiremeyecgim yaziyi. Umarim gun gelir gazete yazilarini, mahkeme kararlarini tuylerimiz diken diken olmadan okuyabiliriz.

Baska bir arastirma dikkatimi cekti: “Seçkinler ve Sosyal Mesafe” araştırması

Araştırma, temmuz-aralık 2008 tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den 18-25, 25-45 ve 45 yaş üstü yaş dilimlerinde 21’i kadın toplam kırk kişi ile görüşülerek yapılmış. Araştırmanın yapıldığı dönem, cumhurbaşkanlığı krizi, 367 kararı, 27 nisan muhtırası, AKP’nin 22 temmuz seçim zaferi, DTP’nin Meclis’e girmesi, sınırötesi operasyon kararının alınması, Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı gibi siyasi yönden çalkantılı, toplumun kutuplaştığı bir süreci işaret ediyor.
Değişime ve toplumun dinamizmine kapalı hayat algısı, seçkinlerde var olan “Biz ve Onlar” ayrımının ana kaynağı. Bu bakışın temel nedeni prestijli okullarda eğitim görmüş olmaktan ziyade, 12 Eylül rejiminin milli eğitimi hoşgörüsüzlük ve ötekileştirme üzerine kuran ırkçı, milliyetçi zihniyetinin içselleştirilmesi olduğu belirtiliyor. Görüşmeciler, kendi hayat tarzlarına uygun ve yakın coğrafyalarda yaşayan azınlıklara romantik ama yüzeysel bir yakınlık beslerken, gayrimüslimlerin “görünmezliği” ve uğradıkları ayırımcılıkla yüzleşilmiyor. Çünkü azınlıklar azalan rekabet gücü ile bu kesim üzerinde endişe yaratmıyor. Kürtler ise, seçkinlerin nezdinde, hem yaşam tarzı, hem de sosyal çevre olarak, azınlıklara göre, çok daha yabancı. Kimlikler konusunda ikircikli, çelişkili duygular besleyen katılımcılar, Kürt sorununu komplo teorileriyle açıklamaya yatkın. Katılımcıların önemli bir bölümünde “askerî çözümün çözümsüzlüğü” konusunda görüş birliği var. Yaşam tarzına müdahale ve muhafazakârlaşma konusunda yaşanan büyük korku ise AKP ile ilişkilendiriliyor. Militan laiklik anlayışına sahip kesimler, AKP ve tabanının yükselişini devrimlerin başarısızlığı olarak görme eğiliminde; bu ise grupta özgüven kaybına neden oluyor.

3 Haziran 2009 Çarşamba

Ahmet Altan


Severim ben Ahmet Altan yazilarini, karmasik bir ordan bir burdan yazar, akici yazar, etkiler beni. Biraz da kafamin karisikligini hatirlatir bana bir ordan bir burdan. Taraf gazetesinde bugunki yazisindan bu alinti:
“Meyveler, çiçeklerin vaatlerini aştılar” diyen, bıçağını da kalemi gibi haşin kullanan katil Fransız’ı hatırladım.

Ve, dedim ki kendime, “ümidini hiç kesme.”

“Sen çiçekleri görüyorsun ya, meyveleri sen görmesen de biri mutlaka görür.”

Umidini kesmemek... Pek olmuyor o, buyuyunce umut etmeler azaliyor biraz cunku yasla hayal kirikliklari artiyor bir nevi. Yine de guzel daha da az edilse umutlar...

1 Haziran 2009 Pazartesi

Azcik bilimsel:)

En fonksiyonel ve mükemmel haline 22 yaşında ulaşan insan beyni, 27 yaşından itibaren "düşüşe geçmeye" başlıyor. Araştırma, yaşları 18 ile 60 arasında değişen iyi eğitimli 2 bin kadın ve erkeğin, 7 yıl boyunca katıldıkları testlerin sonuçlarından oluşuyor. ABD’de "Nörobiyoloji" dergisinin son sayısında, "Yaşlanmanın Nörobiyolojisi" başlığıyla yayımlanan araştırmaya göre, sağlıklı bir birey, 37 yaşına kadar hafızasını büyük ölçüde muhafaza ederken, kelime hazinesi ya da genel kültür gibi alanlarda hafızanın ortalama 60 yaşına kadar korunabiliyor.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Ask ve ozgurluk


Yarin bilimsel biseyler yazmak hedefim, bakalim biraz daha az duygusal olup yazacagim:D
Biraz daha ask ve askta kisisel deneyimlerden bahsedecegim bugun. Nobel odullu yazar Octavio Paz'in soyledigi gibi gercek ask icin gercek ozgurluk sarttir kanimca. Insanlar istedigi gibi davranabildigi, sinirsiz gonullerince hareket edebildigi surece duygularini baskisiz yasayabilirler. Milliyette okudugum bir yazida vardi kadinlarin hakki olan ozgurlugu alabilmek icin evlendikleri, daha rahat haraket edebilmek, sevdigiyle rahatca gezip tozabilmek icin. Tabi bu bizim gibi toplumlarda, uzucu baskiyla yonlendirilen duygular. Tabi bir de kulturun disinda, bireylerin yarattigi baski var duygular uzerinde; ben bunu yapmam, yapamamlar, bunu bana nasil yapabilirler, daha agirdan almaliyizlar, hepsi baskici ogretiler gibi gelir bana. Yazilarimdan sanki bunlari yapmiyormusum sonucu ciksa da, ben yapmis arada yapiyor bulunup da hata oldugunu gorenlerdenim, degisen degisme cabasi olanlardanim. Kadin oldugun icin ya da erkek oldugun icin belli kaliplara girmemeli insanlar, girenlerin yalnis yaptigini dusunenlerdenim ben. Sevgi sinirsiz yasanmali, insanlar hayatlarini yasarlarken duygularini da sonsuz gosterme, yasama cesaretinde olmali... Aski en cok yipratanlardandir ogurlugunun alinmasi, asigi ise degistirme cabasi yipratir. Degisim kacinilmazdir, yasadikca buyur, ogrenir, degismek ister ve degisir insan; guler, aglar, duser, kalkar, sever, nefret eder ve ogrenir insan. Iliskilerde sevgililerin biribirine gore torpulenmesi de kacinilmazlardandir. Ama bilinci degistirme cabasi, sevdigini niye sevdigini unutmak, bambaska bir insan yaratma cabasi dogru degildir, yapilamaz, yapilirsa mutlu olunamaz, olunsa da sonu gelecektir. O yuzden diyorumki; insanlar dugularini, sevgilerini, asklarini ozgurce, kalipsiz, endisesiz, degisme ve degistirme cabasiz, biraz daha kendi haline, zaman birakilarak yasamalilar. Amac mutlu olmak, haline birakmak, yasamaktan oteye gitmemeli...

21 Mayıs 2009 Perşembe

Kadin ve erkek

Bir gun duygusal birgun siyasi yaziyorum. Gazete haberlerinden bahsedeyim kisaca: ...Cumhurbaskanimizin mahkemeye cikarilmasi soz konusuymus. Cumhuriyet haklarin esitligiyse hicbir halkin temsilcisinin ayricaligi olmamali kanimca, tum milletvekilleri ve yoneticiler haksiz olduklarinda yargilabilmeli ki cumhuriyet, demokrasi ve hukuk tam anlamiyla isleyebilsin.
...Esini aldattigi icin iskence yapilarak burnu ve kulaklari kesilen kadina yapilanlari hakli goren koylusu uzdu beni biraz. Eger ceza verilmezse herkes yaparmis, ne uzucu boyle dusunen insanlarin varligi.
...Turker Alkan'in yazisina gore cinsellikte yeterli olmayan insanlar diktator oluyorlarmis. Milyonlarca insanin olmesine neden olan Hitler ve Franco'nun tek testisi varmis. Ilginc buldum.
...Altan Oymen Turkan Saylan'in bir cumlesinden bahsetmis "100 bin öğretmen açığımız varken, 35 bin okula karşı 75 bin camimiz varken...” demiş... (Yazıdaki ‘alıntı’ bu kadar... Cümlenin önü arkası yok)". Evden edilebilecek ibadet icin yapilan bunca camiye karsilik, egitim yuvalarinin bu kadar az olmasi uzucu.

Simdi cok vaktim kalmamis olsada kadin erkek arasindaki birkac farka degineyim.
...Erkekler daha uzun ve agir, kalpleri ve cigerleri kadinlardan daha buyuk, ciltlerinde kollogen orani daha yuksek, beyinleri %4 daha fazla hucreye ve 100g daha fazla dokuya sahip, derinlik ve uzaklik gorme yetileir daha iyi. Daha cok masturbasyon yaparlar, sekse daha olumlu bakarlar, daha cok risk olip, daha sinirlidirler.
...Kadinlar genelde daha fazla yag ornaina sahipler, dogurganliklari 35'ten sonra azalir, gece gorusleri daha iyidir, sese daha duyarlidirlar. Duygularini daha kolay anlatabilirler ve daha yogun yasarlar.

19 Mayıs 2009 Salı

Daha cok Turkanlar olsa....

Soyleyecek cok sey var, soylenen yazilan cizilen de... Kendi son roportajindan bir kesit Abbas Guclu tarafindan...

* 20 yıldır çok iftiraya maruz kaldık, 5 yıl asılsız iddialarla yargılandık hepsinden beraat ettik.
* Biz ne darbe ne şeriat diyoruz.
* Ben fırsat eşitliği istiyorum. Her çocuk okumalı. Mücadelemin sebebi bu.
* Doğu’daki eğitim sorunu tamamen ekonomik bir sorun. Maddi destek verirseniz aileler çocuklarını okutmak istiyor.
* 29 bin üniversiteliye 36.600 kıza burs vermişiz. Bu çok bir şey değil. 100.000 olsun isterim.
* Eğitim gören çocuklar cumhuriyetin bireyi oluyor, vatandaş oluyorlar. İşte ben bu yolla eğitim yoluyla terörün biteceğine inanıyorum.
* O bölgenin insanı bize inanıyor, onlara baskı yapmadığımızı hissettiği zaman biz niye dağlara çıkalım diyor.
* Bir öğrencinin bizden burs alabilmesi için yoksul olması, çalışkan olması gerek.
* Başörtülülere karşıyım imajı verilmeye çalışılıyor. Böyle bir şey yok. Biz asla ve asla başörtüsü karşıtı değiliz. Kimsenin de karşı olmaması için elimizden geleni yaparız. Hepsi kardeşimiz, komşumuz, dostlarımız fakat eğitim ve resmi kurumlarda yasak ve biz de yasalara uyan insanlarız hepsi bu.
* Hakkımda misyonerlik iddiaları var. Doğru. Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim misyoneriyiz biz.
* Zavallı anam İsviçreli ve Hıristiyan olduğu için bu iddiaları ortaya atıyorlar. Ama evlenmeden önce Müslüman oldu. Belli bir basın bunları uyduruyor, insanlar da buna inanıyor. Bu nasıl bir zihniyet?
* Herkes eşit olmalı. Mezara hepimiz eşit giriyoruz.
* 13 -14 yaşındaki kızların başlık parası diye parayla satılmasına karşıyım ama aile perişan, ne yapsın? O parayla gübre parası ödüyor. Ama bizim bursumuzla okuyor. Aleyhte olanlar da şimdi lehine oldu. Anlıyorlar bize karşı iftira olduğunu.O iftiralar beni hiç ilgilendirmiyor ama bizim projemize zarar gelirse aslan kesilirim.
* Gençler birbirini iyi tanısınlar. Üniversitede gruplaşmasınlar.
* Cahil bir kitleyi her yere sürersiniz ama bizim insanımız sürü değil artık.
* Keşke devlet bir karar alsa parasızlık nedeniyle okumayan çocuk kalmayacak diye.
* Tek cins okullara karşıyım. Herkes birbirini tanısın diye karma okullar istiyorum.
* Yetiştirdiğimiz pırıl pırıl insanlar var. Onları nasıl tutukladılar, nasıl evleri arandı anlamak mümkün değil.
* Anasınıfı çok önemli. Doğru ve Güneydoğu’daki çocukların ilkokul 1’e hazır halde gitmesi gerek. Çünkü çoğu Türkçe bilmiyor.
* O bölgedeki çocuklar sevgi, dokunmak okşanmak bekliyorlar.
* Çocuklar ülkelerini severek büyüsünler.
* Gençler, öğretmenlerin ellerine tutuşturdukları yazıları değil içlerinden geldiği gibi konuşsunlar.
* Bu bir çalkalanmadır. Her ülkede buna benzer şeyler olur. Türkiye asla kötü bir yere gitmeyecek. Bir kişiyi biraz aldatırsınız ama sonuna kadar aldatamazsınız. Türkiye sonunda doğru yolu bulacak, çağdaşlaşma yolunu seçecektir çünkü biz Atatürk’ün çocuklarıyız. Yanlış yapanlar da yanlışlarını anlayacaklardır.
* Türkiye’de çok akıllı insanlar var ama onlardan fikri alınmıyor.
* Üniversiteleri dinlemek gerek.
* Bölücü davranışlarda bulunanlara karşıyım.
* Ordumuz çok önemli bir fonksiyona sahip. Ben orduya laf söyletmem.
Özetin özeti: Kardelenleri, eminim ki onu ve ilkelerini unutturmayacak...

Bir gun onun gibi olabilmemiz, onun gibileirn artmasi dilegiyle...

Aci tebessum

-Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!

- Ama işgal zırhlıları...

- Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz’e satar bunlar.

- Yok canım!

- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.

- Ama ahval ve şerait...

- Güzel abim yaranamazsın... Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun’a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar, sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.

- Saltanat kalsın diyosun yani...

- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.

- Efkárlandım be...

- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.

- Hal çaresi nedir peki?

- Al padişahın kızını, yırtalım.

- Millet ne olacak?

- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.

- Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?

- Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...

- İyi de, yazık olmaz mı?

- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap’a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler... Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.

- Yok arkadaş, ben bi deniycem.

- E sen bilirsin.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Cok sey var yazacak

Karmasik, cok duygulu bir gundeyim yine, bir konu toparlayamayacagim sanirim. Birkac haber ve siir yazacagim.

Ilk haberimiz kocasinin ustune oturarak olumune sebep olmaktan yargilanan 128 kiloluk Alman bayan:)

Ikincisi is yerinde opustugu icin yargilanan baska bir bayan. Ne kadar karsiyizdir opusmelere, 2 kisi kavga etse ayirmayiz, iki kisi opusse aile var diye uyaririz. Keske herkes istedigi yerde istedigi gibi opebilse birbirini, kavga etmeler yerine...

Vatandaslar yarginin bagimsiz oldugunu dusunmeyip, Allah dusurmesin diyorlarmis. Ne kadar dogrudur Allah'a siginmak bu kadar haksiz bir yargi sistemi karsisinda(!).

Slogan attigi icin 7 yil hapis cezasina carptirilan bir insan.

12 bin 211 koyun degistirilen adlari. "Türkiye köylere Kürtçe isimlerin dönüşünü tartışırken, bir araştırmaya göre 1940-2000 yıllarında köylerin yüzde 35'inin adı değiştirildi. Kürtçe, Ermenice, Gürcüce, Lazca isimlerin yanı sıra içinde 'kızıl', 'çan', 'kilise' gibi sakıncalı sözcükler geçen Türkçe adlar da tarihe karıştı". Keske cesitliligimiz, buyuk tarihimiz, karisimimiz,, toleransimiz, kardesligimizle bir guzellik yaratabilsek canim Turkiye'mde. Belki birgun (umutsuz bir yakarisla), insallah birgun diyelim...

Aci gerceklerle yuzlesmek haber okumak benim icin, icimin acimasi, ellerimin titremesi demek.

Can Yucel'den birkac guzel siirle noktalayim bugunu:

Baglanmayacaksin (Kimsenin koru korune baglanmamasi umidiyle)

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YUCEL


HERŞEY SENDE GİZLİ


Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Aglama hidirelez...

Bahar oldu aman
Al kese astım gül dalına
Adadım yarin adına
İki göz oda
Dağ yeşil, dallar yeşil
Uyandılar bayrama
Her gönül şen
Bir benim bahtım kara
Kokuyor buram buram
Fulyalar vakit tamam
Bir bana uğramadı
Bu bahar bayram
Ağlama hıdrellez
Ağlama be bana
Acı ektim yerine
Sevda yeşerecek
Başka bahara
Ne yolu var ne izi
Tanıdık değil yüzü
Dileğim Allah’tan
Aşk sözün özü
Sevdiğim yok eşim yok
Ağardı bir gün daha
Ey benim şans yıldızım
Gülümse bana

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Bahar, hidirellez ve huzun bir gun

Bahar guzeldir, umut verir insana, mutlu eder. Hidirellez is soguk kis gunlerinin bitip, yaz gunlerinin geldiginin mujdecisidir. Baht acma torenleri yapilirmis hidirllezde, dilekler dilenir, cizilir bir kagida gul agacinin altina atilir, gelenekleri cok ve guzeldir hidirellezin. Hosgeldin sicak, mutlu yaz gunleri...

Hidirelleze ragmen bu gunu kotu kilan cok uzucu bir olay vardir 6 Mayis gecesi olmus. Uc fidan uc yigit insan haksiz yere asilmistir. Deniz Gezmis, Yusuf Aslan ve Huseyin Inan'dir bu yurekli insanlarin adlari. Devrim icin savas vermis, ulkesini daha adaletli, guzel bir yer yapmak icin ugrasmis universite ogrencileridir bu uc fidan. 12 Mart darbesinden sonra yakalanmis ve asilmislardir. Daha cok degil gecen sene aradan tam tamina36 yil gectikten sonra bir devlet buyugu itiraf etmistir bu guzel canlarin haksiz yere asildigini, acidir dusunmesi, insanin yuregini yakar bu gercekler. 3 film yapilmistir haklarinda: Hoscakal Yarin, Askolsun Sana Cocuk ve Hatirla Sevgili; bircok kitaplar yazilmistir uzerlerine Bizim Deniz, Dar Agacinda Uc Fidan, Acilara Yenilmeyen Gulumseyisler... vs. Onlara yazilan turkulerden biridir bu asagida sozlerini yazdigim:

İşte geldik gidiyoruz
Hoşçakal kardeşim deniz
Biraz çakılından aldık
Hoşçakal kardeşim deniz
Biraz masmavi tuzundan
Hoşçakal kardeşim deniz
Sonsuzluğundan birazcık
Hoşçakal kardeşim deniz
Birazcıkta kederinden
Hoşçakal kardeşim deniz
Birşeyler anlattın bize
Hoşçakal kardeşim deniz
Denizliğin kaderinden
Hoşçakal kardeşim deniz

Biraz daha umutluyuz!
Hoşçakal kardeşim deniz
Biraz daha adam olduk
Hoşçakal kardeşim deniz
İşte geldik gidiyoruz
Hoşçakal kardeşim deniz

Keske daha umutlu olsaydik kardesim Deniz! Sen gittin, biz yerimizde kaldik, hatta geri gittik, canin pahasina savundugun devrime sahip cikamadigimiz icin hepimiz sucluyuz, seni asanlari cezalandiramadigimiz icin hepimiz sucluyuz, en kotusu de bilirim ki bugun olsan yine asilirdin sucluyuz....

http://www.youtube.com/watch?v=xw1VWGnmtcE

http://www.youtube.com/watch?v=OKCnoeE_e1c

30 Nisan 2009 Perşembe

Tabuuu!!!

Cok parti yapip eglenmekten azicik arabeks yapmayasim geldi, yarin ciddi bir konuya parmak basacagiz isci kardeslerimizin serefine. Tabu guzel bir oyundur oyanayanlar bilir, bir kac tabu geyigi koyalim bugunde:)

Kelime: kadınbudu
- Olm sen nesin?
- Erkek!
- Tersi?
- Kadın!
- Onun yeneni?
- Çıtır


Kelime: repertuar
Anlatan, sarkı söylemeye meraklı bir hatundur ve kelimeyi görür görmez
bu özelliğini iyi bilen hatun arkadaşına dönüp sorar:
- Benim neyim geniş?
- Kalçan!
(Bariz basima geldi ben neyim? kiloluuu...kahroldum...:)

Kelime: terlik
- neyle yürürsün
- ayak!!!
- heh hani böyle ayakların üşür altında onlar olur böle yumuşak yumuşak
- koyun!!
- yuh onun daha küçüğü ya, koyun dedi hödük!
- kuzu!!!
- allah belanı versin pas!
(bu super)

Kelime: zebani
- allahın meleklerinden biri.
- cebrail.
- ilk uç harfi çizgili bir hayvanı çağrıştırıyor
- zebrail?
(bu da tam benim yapacagim turdne bir sey olmus, sarisinda degilim ama:)

Kelime: duvak
- kadınla erkek birleşmeden önce, erkeğin kaldırdığı şey
- oha!
(hahaha)

kelime: telepati
- hani ben sana bir şeyi anlatmaya çalısıyorum ama sözle değil beyin
dalgalariyla falan...
- ihihih neydiiii.. teletabi..!
- tamam tele'si kalsın kedilerin eline ne denir?
- buldum telepence
- offf beee bi kere de bil be...

kelime: van gogh(kulak tabu kelime)
- abi bu kişi bir organını kesen bir sanatçı
- bülent ersoy!!!

kelime: kramp
anlatan: hani futbolculara girer
dinleyen: krampon
gülme sesleri kesildiğinde süre çoktan bitmiş


bitmez......


29 Nisan 2009 Çarşamba

Eglenceli....

Eglenceli yazcam diye soz verdim, hic ole havam yok ama yaratacagiz. Takipcilerime sozum verdim, hehehe takipcim yok ama olsun:)))

Lev Yilmaz kesfettim abim sayesinde bugun cok guldum, babasi turk bir amerikali. Videolar ingilizce ama hos ;)

http://www.youtube.com/watch?v=MyVyDUdzvMY&feature=channel

http://www.youtube.com/watch?v=5TjoXaB6sGw&feature=channel

http://www.youtube.com/watch?v=RS2oJm3__48&feature=channel
Kizlarla ilgili olan oldukca komik:)

28 Nisan 2009 Salı

Bosanma


Yarin eglenceli bir konu edinecegim kendime sozum olsun. Yuzyilin sorunu bosanma bugunki konumuz. Buldugum 2002 istatistiklerine gore Isvec, Belarus, Finlandiya, Luksenburg, Estonya, Avustralya ve Amerika basi cekmekde dunyada bosanma yuzdelerine bakildiginda. Birkac ulke pesinden Rusya ve Cek Cumhuriyeti takip etmekte. Genelde zengin Avrupa ulkeleri basda ancak aralara serpilmis dogru Avrupa ulkeleride yadsinamayacak kadar ilk siralarsa; dolasiyla bosanmalarin ekonomiyle baglanti olmasina ragmen tek neden olmadigini goruyoruz. Gelelim en son siralara; Ispanya, Israil, Arnavutluk, Azarbeycan, Italya, Gurcistan ve Turkiye sonlara dogru yer almakta. Bosna, Makedonya, Srilanka ve Hindistan'sa son siralari paylasiyor. Makedonya hakkinda cok bilgim olmamasina ragmen son siralari paylasan ulkelere baktigimizda dinle olan baglantisini gormemek mumkun degil bosanmalarin. Sasirtici bir tablo yok yani bosanma istatistiklerine bakildiginda; din ve kultur baskisinin olmadigi ulkelerde %50'liler cikan bosanma orani, daha tutucu kulturlerde %5-1'li rakamlara dusmekte. Hala para ve egitimin oldukca onemli bir etken oldugunu dusunmeme ragmen, dininin etkisinin daha agir bastigini goruyorum.

Bunlarin disinda gazeteden yine uzucu bir haber, polisin siddeti ve insanlarin caresizligi:(

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=933439&Date=28.04.2009&CategoryID=77

Ve benzer konularda yazilmis guzel bir yazi:
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=933343&Yazar=AK%DDF%20BEK%DD&Date=28.04.2009&CategoryID=98

27 Nisan 2009 Pazartesi

Dinler harmonisi

Dinle ilgili bircok tanim yapilmis, keskin tanimlarla, anlamsiz genellemelerin arasinda bir denge bulabilmek icin. Kelime ingilizceye ilk 13. yuzyilda girmis, Fransizcada 11. yy'larda kullanilmasina ragmen. Dinle ilgili ilk yazili belgeler 5,000 yil oncesine aittir. Modern zamanlar oncesinde din; dil, etnik, gelenekler ve kilik kiyafeti etkileyen bir faktor olmustur. 5 ana gruba ayrilir dinler.
1. Ibrahim dinleri; Hristyanlik, Muslumanlik, Musevilik, Baha'i inanci and Rastafari hareketi bu gruba aittir. Buyuk cagunlugun inancini olusturan bu dinlere yaklasik 3.6 milyar insan inanmaktadir.
2.Hint dinleri; Hinduizm, Budizm, Sikhizm ve Jainizm olarak dort temel dini kapsar. 1.4 milyar insanin inancini olusturmaktadir.
3.Uzak dogu dinleri; Konfusyusculuk ve Taoculuk olarak ikiye ayrilir. Oldukca degisken rakamlarda insanin inancina uymaktadir ve keisn rakami bilinmemektedir.
4.Etnik ve kabile dinleri; Cin halk dinleri, Sinto dini ve Afrika geleneksel dinleri olarak uc grupta toplamak mumkundur. Cin ve Sinto dinine inanlarin sayisi degiskenlik gosterse de, yaklasik 100 milyon insan Afrika dinlerine inanmaktadirlar.
5.Diger dinler; yaklasik 500 bin dini kapsamaktadir.

24 Nisan 2009 Cuma

Iletisim, iletememisim


Bugun iletimden dem vurmak istedim; yapabildigimden degil aksine sorunlar yasadigimdan dolayi. Iletisim hayatimizda asamadigimiz, hatta asmaya bile calismadigimiz buyuk bir yara.. Sevdiklerimizi anlamadigimiz, kirdigimiz bir cikmaz...Demokrat, saygili bir insan oldugumu dusunurum hayat cizgime baktigimda; ancak, bu cesit duruslari hayata gecirmek konusmak kadar kolay olmuyor. Hepimizin yumusak yada sert cizgileri, fikirleri var yasamda; dolayisiyla objektif olmak, kendi fikirlerinden bagimsiz dusunebilmek, empati kurmak kolay olmuyor; heleki bir konu hakkinda kesin yargilarimiz, dusuncelerimiz varken. Son gunlerde yasadigim bir kac konusma sonunda anladimki; konusmak, kendini anlatmak derdini asip dogrularini kabul ettirmelere dayaniyor bizim gibi kesin fikirli duygusal insanlarda. Oysaki hayatin ahengi, guzelligi farkliliginda gizlidir kanimca. Farkli dusunceler, elestiriler oldugu surece guzele, iyiye gideriz. Hayatin tadidir baskalasim, baskalari, baska baskalik... Hepimizin kendimizi dogru anlatabildigimiz, karsimizdakini dinleyebildigimiz, birbirimize saygi duydugumuz, dogrularimizi kabul ettirmeye calismadigimiz, kabul ettiremedigimizde yenilmislik duygusu hissetmedigimiz guzel diyaloglara yelken acmamiz umuduyla. Farkimizdan gelir guzelligimiz, ahengimiz...

23 Nisan 2009 Perşembe

Neseli gunlere cocuklar!!!


Yine geldim geri, artik yazacak seyler daha kolay bulabilirim umuduyla:) Umut dolu olsun dunya, mutluluk. Buruk bir gun kanimca aslinda, ozur dilemek geliyor icimden cok guzel bir dunya veremedigimiz cocuklardan. Keske hepimiz payimiza duseni yapabilsek; esitlik, huzur, guven ve mutluluk dolu bir dunya birakabilsek tum o masum, gul yuzlu dunya cocuklarina. Keske hicbir cocuk acliktan olmese, yada fakirlikten, ilac bulamamaktan, keske okumak isteyen herkese yeterli imkanlari saglayabilsek, keske hicbir cocuk tacize, haksizlikga, siddete maruz kalmasa ve keske bu kadar keskelerle dolu bir dunya olmasa yasadigimiz. Yarinlarin umutlari, umut dolu bakislari olan canim cocuklar, dunyanin en temiz ve masum yaratiklari; umarim bizim yapamadigimiz yapar ve kotulukleri guzellestirir, umutsuzluklari yesertir ve basmbaska bir dunya kurarsiniz. Hepinizi seviyor ve yaapmadik, yapamadiklarim icin ozur diyorum. Guzel gunler gorecegiz cocuklar, motorlari maviliklere surecegiz