Diyarbakir valisini kutluyorum burdan, senelere mahkum olmak icin yargilanan kucuk cocuklar ve Huseyin Uzmez gibi cezasini cekmeyen, hatta ona hakaret edenlerin mahkemede surundugu bir adaletsizlikte cocuklari para cezasina tabi tutuyor sayin vali. O cocuklar cocuklar... O cocuklar masum ve sucsuzlar, adaletin isledigi, suclunun yargilanabildigi, yarginin bagimsiz oldugu bir Turkiye temennisiz bitiremeyecgim yaziyi. Umarim gun gelir gazete yazilarini, mahkeme kararlarini tuylerimiz diken diken olmadan okuyabiliriz.
Baska bir arastirma dikkatimi cekti: “Seçkinler ve Sosyal Mesafe” araştırması
Araştırma, temmuz-aralık 2008 tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’den 18-25, 25-45 ve 45 yaş üstü yaş dilimlerinde 21’i kadın toplam kırk kişi ile görüşülerek yapılmış. Araştırmanın yapıldığı dönem, cumhurbaşkanlığı krizi, 367 kararı, 27 nisan muhtırası, AKP’nin 22 temmuz seçim zaferi, DTP’nin Meclis’e girmesi, sınırötesi operasyon kararının alınması, Hrant Dink cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı gibi siyasi yönden çalkantılı, toplumun kutuplaştığı bir süreci işaret ediyor.
Değişime ve toplumun dinamizmine kapalı hayat algısı, seçkinlerde var olan “Biz ve Onlar” ayrımının ana kaynağı. Bu bakışın temel nedeni prestijli okullarda eğitim görmüş olmaktan ziyade, 12 Eylül rejiminin milli eğitimi hoşgörüsüzlük ve ötekileştirme üzerine kuran ırkçı, milliyetçi zihniyetinin içselleştirilmesi olduğu belirtiliyor. Görüşmeciler, kendi hayat tarzlarına uygun ve yakın coğrafyalarda yaşayan azınlıklara romantik ama yüzeysel bir yakınlık beslerken, gayrimüslimlerin “görünmezliği” ve uğradıkları ayırımcılıkla yüzleşilmiyor. Çünkü azınlıklar azalan rekabet gücü ile bu kesim üzerinde endişe yaratmıyor. Kürtler ise, seçkinlerin nezdinde, hem yaşam tarzı, hem de sosyal çevre olarak, azınlıklara göre, çok daha yabancı. Kimlikler konusunda ikircikli, çelişkili duygular besleyen katılımcılar, Kürt sorununu komplo teorileriyle açıklamaya yatkın. Katılımcıların önemli bir bölümünde “askerî çözümün çözümsüzlüğü” konusunda görüş birliği var. Yaşam tarzına müdahale ve muhafazakârlaşma konusunda yaşanan büyük korku ise AKP ile ilişkilendiriliyor. Militan laiklik anlayışına sahip kesimler, AKP ve tabanının yükselişini devrimlerin başarısızlığı olarak görme eğiliminde; bu ise grupta özgüven kaybına neden oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder